Miras, Anayasa’da bireylere tanınmış en temel haklardan biridir. Anayasa’nın 35.maddesine göre, “herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.’’
Bu makalede yasal mirasçılığın ne olduğu, kimlerin yasal mirasçı oldukları, Cermen hukukundan almış olduğumuz ve Türk hukukunda uygulama alanı bulan zümre sistemi nedir sorularının yanıtlarını arayacağız.
Mirasçı Kimdir?
Mirasbırakanın ölümü veya gaipliğine karar verilmesi halinde ondan kalan tereke ile ilgili olarak hak sahibi olan kişilere mirasçı denir. Türk hukukunda mirasçılığın iki türü bulunmaktadır bunlar; yasal mirasçılık ve iradi mirasçılıktır.
Yasal Mirasçılık
Eğer kişiler kanunda var olan düzenleme dolayısıyla mirasçı olursa bu kişiler yasal mirasçıdır. Yasal mirasçılığın belirlenmesinde temel olan hısımlıktır yani soydur. Bu bağlamda kanuni düzenleme kan hısımlığı sistemini benimsediğinden ilk etapta gerçek kişiler yasal mirasçı olabilecektir. Dolayısıyla devlet dışındaki tüzel kişiler yasal mirasçı olamazlar. Yasal mirasçılar TMK üçüncü kitap birinci kısım birinci bölümde düzenlenmiştir. (TMK m. 409-501)
Yasal mirasçıların belirlenmesinde Türk miras hukuku kan bağına dayanan mirasın geçişi ile ilgili olarak cermen hukukuna dayanan zümre sistemini benimsemiştir. Zümre sistemi soy esasına dayanır ve zümreler miras bırakan esas alınarak belirlenir. Zümre sistemine göre, önde olan zümrede mirasçı var ise sonra gelen zümredeki kan hısımları mirasçı olamayacaklardır. Yine zümre başları hayatta ise altsoylarına miras geçmeyecektir. Miras hukukuna egemen olan ilkeler zümre sisteminde de uygulama alanı bulmaktadırlar. Zümre sisteminde ilkeler şunlardır; öncelik ilkesi, halefiyet ilkesi, eşitlik ilkesi ve son olarak yatay şişme ilkesi.
Zümre Sistemine Göre Yasal Mirasçılar
1.Derece mirasçılar: Mirasbırakan kişinin birinci dereceden mirasçıları, kendisinin altsoyudur. Çocuklar birbirleri ile eşit oranda mirasçı olmaktadırlar. Mirasbırakandan önce ölmüş olan çocuk var ise, onların çocukları yani mirasbırakanın torunları mirasa hak kazanmaktadırlar. Bu bağlamda birinci zümrede herhangi bir sınırlandırma yoktur. Değinmekte fayda olacaktır ki mirasbırakan yani muris tarafından evlat edinilmiş olan evlatlık bakımından evlat edinilen kişi, evlat edinenin altsoyu olarak yasal mirasçı hakkını kazanır. (TMK m.500)
2.Derece mirasçılar: Murisin altsoyu yok ise anne ve babası eşit olarak mirasçı olmaktadırlar. Görüldüğü üzere yasal mirasçılıkta zümre sisteminin ilkelerinden yer alan öncelik ilişkisinin burada uygulama alanı bulduğunu görmekteyiz. Daha basit bir ifadeyle eğer murisin altsoyu var ise öncelik ilişkisi bağlamında anne ve baba yasal mirasçı olamayacaklardır. 496’nın ikinci fıkrasına göre mirasbırakandan önce ölmüş olan ana ve babanın yerlerini, her derecede halefiyet yoluyla kendi altsoyları alır. Yani murisin kardeşleri mirasçı olarak yer alır.
3.Derece mirasçılar: Uygulamada karşımıza çıkma ihtimali nadir olsa da, üçüncü derece mirasçılar; murisin altsoyu yoksa ve anne babası da ölmüş ise, kardeşleri yoksa veyahut ölmüşse mirasbırakanın büyükannesi ve büyükbabası eşit oranda mirasçı olmaktadırlar. Büyükanne ve büyükbabanın ölmesi halinde onların çocukları yani murisin amcası, halası mirasçı olmaktadırlar.
Bir kişinin vefat eden bir başka şahsa mirasçı olabilmesi için prensip itibariyle bir defa bir zümreye dahil olması gerekir. Kanun koyucu üç zümre sistemi belirlemiştir daha fazlasını saptamamıştır. Bu bağlamda kişinin mirasbırakana mirasçı olması için hem bir zümreye dahil olması şart hem de mirasbırakana kan bağıyla bağlı olmuş olması şarttır. Bu kan hısımlığının da tabi ki bir hukuki hısımlık olmasını gerekir.
Evlilik dışı hısımların durumu: TMK Madde 498 evlilik dışı hısımlara değinmiştir. Çocukla anne arasındaki hukuki hısımlık doğumla başlamaktadır. Bu bağlamda çocuk ister evlilik içerisinde doğmuş olsun ister evlilik dışında, bu herhangi bir fark yaratmamaktadır. Evlilik dışında doğan çocuğun babasına mirasçı olabilmesi için evlilik dışı doğan çocuğun babası ile arasında soybağının kurulması gerekir. Bu halde evlilik dışı hısımlar evlilik içi hısımlar gibi mirasçı olmaktadırlar.
Sağ kalan eş: Miras bırakanın sağ kalan eşi; mirasbırakan kişinin ölümü veya gaipliğine karar verildiği anda onunla evlilik bağı devam etmesi ve bu bağın ölüm veya gaiplik nedeniyle sona ermesi koşulu ile, mirasa hak kazanmaktadır. Belirtmek gerekir ki boşanmış olan eş mirasçı olamaz. Fakat boşanma davası devam ederken mirasbırakan ölmüşse (hayata kast sebebiyle açılmış olan boşanma davası hariç) sağ kalan eş mirasçı olmaktadır. Mirasbırakanın ölümü anında mahkeme tarafından verilmiş bir ayrılık kararı olduğu durumda ise sağ kalan eş yine mirasçı olmaktadır. Sağ kalan eş için TMK 499’da:
1.Mirasbırakanın altsoyu ile birlikte mirasçı olursa, mirasın dörtte biri,
2.Mirasbırakanın ana ve baba zümresi ile birlikte mirasçı olursa, mirasın yarısı,
3.Mirasbırakanın büyük ana ve büyük babaları ve onların çocukları ile birlikte mirasçı olursa, mirasın dörtte üçü, bunlar da yoksa mirasın tamamı eşe kalır.
Devlet: mirasçı bırakmaksızın ölen kimsenin mirası devlete geçer.
Sonuç olarak kişilerin kanun tarafından mirasçılık hakkını kazanması hali yasal mirasçılıktır. Hukukumuzda yasal mirasçılığın tespitinde cermen hukukunda da yer edinmiş olan zümre sistemi uygulama alanı bulmaktadır. Bağlantılı olmasından kaynaklı olarak miras hukukuna hakim olan ilkelerin zümre sistemine de hakim olduğunu görmekteyiz. Bu ilkelere aykırılığın tespiti halinde yapılan sıralama sisteminin veya tesis edilmiş olan fiilin hukuka aykırı olacağını söyleyebiliriz. Bir sonraki makalemizde yasal mirasçılık oranlarına ilişkin olarak farazi bir olay çözümü örnekleyeceğiz. Ayrıca miras hukukuna ilişkin uyuşmazlıkların çözümü noktasında web sitemizden hukuk büromuza ulaşabilir ve bizlerden destek alabilirsiniz. SD Hukuk Danışmanlık.